Son 100 yılın en iyi müze binaları arasına girdi

Son zamanlarda çağdaş sanat dünyamız için en iyi haberlerden biri Odunpazarı Modern Müze’nin (OMM) sanat dünyasının en prestijli yayınlarından ARTnews tarafından ‘Son 100 Yılın En İyi 25 Müze Binası’ aras ında ında.

Tabii hiçbir şey tesadüf eseri olmuyor.

Bu başarı, müzenin kurucusu, koleksiyoner Erol Tabanca’nın vizyonu ve Kengo Kuma gibi uluslararası başarılara sahip, çok değerli bir mimarla çalışmasının sonucu.

Kengo Kuma gibi usta bir mimarın Eskişehir’de bir proje yapmış olması önemli.

Böyle mimari eserler şehre daima değer katıyor, hatta şehirleri uluslararası destinasyonlar haline getirmede büyük rol oynuyor.

Kengo Kuma’nın 2020 Tokyo Olimpiyatları için yaptığı Olimpiyat Stadı’ndan İskoçya’daki Victoria & Albert Müzesi’ne birçok bilinen
proyecto var. Türkiye’deki ilk projesi ise Odunpazarı Modern Müze (OMM).

Kengo Kuma, kariyerine 1980’lerde başlıyor, kendi tabiriyle balon ekonominin zirvesinde bir dönemde.

Balon sönünce Japonya’da istediği gibi iş bulamıyor ve önce banliyöye giderek, 10 yıllık süreçte doğal malzemelerle çalışmayı öğreniyor.

Tokyo’ya geri döndüğünde ise hala doğal malzemelerle çalışmak istediğine karar veriyor.

1990’larda tarzını şimdiki haline dönüştürmeye başlıyor, kendi şirketini kuruyor.

Formlarla yapılan ikonik mimariye ise tamamen karşı, Kuma’ya göre ikonik olmanın tanımı deneyimden geçmeli, formdan değil.

Bunun için kendisi deneyim üzerine yoğunlaşıyor ve yaptığı binalarda doğal ışığı ve sıcaklığı hissedebilmeyi önemsiyor.

Örneğin Tokyo’daki Olimpiyat Stadı’nın çatısını Japan sedir ağacından yapıyor.

a

“Diğer stadyumlara hiç benzemiyor, tamamen farklı, çok insani ve sıcak bir atmosfer yaratmaya çalıştık. Mimariyi sanata bencetirler genelde, oysa bence sanattan çok spora benziyor, takım oyunu olduğu için. O yüzden de ayrı bir değer taşıyor bu stat benim için.” diyor Kengo Kuma Tokyo’daki uzun sohbetimizde.

READ  La unión es ahora una cuestión de honor

“Kabul etmek lazım, Instagram mimariyi tamamen değiştirdi. Eskiden mimarlık dergilerine göre tasarım yapılırdı, eskiden mimari formlar üzerine kuruluydu, şimdi ise değişim zamanı, detayların güzelliği öne çıkıyor, çünkü detaylar daha iyi fotoğraf veriyor. Detayların öne çıkmasını ve tabii doğal malzemelerin yükselişini Instagram’a borçluyuz.”
diye de ekliyor.

Kuma’ya göre beton ve çelik şehirleri mahvetti, o yüzden geleneksel, doğal malzemelere geri dönmek istiyor.

Yeni materyaller bulmaya çalışıyor, son yıllarda yeni yeni kullanmaya başladığı fibra de carbono için müthiş bir malzeme diyor, hem dayanıklı hem
hafif olduğu için.

Ahşapla karbon fiberi birlikte kullanıyor son yaptığı projelerde, hem sıcak hem de transparan etki yaratmak için.

Ayasofya’dan da Mimar Sinan’ın eserlerinden de çok şey öğrendiğini söylüyor, “Özellikle doğal ışığı kullanmak konusunda çok ipucu aldım
bu eserlerden” diyor.

OMM için ilk defa Eskişehir’e gittiğinde çok etkilendiğini anlatıyor çünkü Kuma’ya göre Eskişehir Japonya’nın dağlık bölgelerini andırıyor, küçük köprüler ve bina tasarımları da çok benziyor.

“Bu benzerlik ve mimari beni etkiledi. Sinerji olunca yapmalıyım dedim.” diyor

Sonuç, OMM binası henüz 2. yılında aralarında Fransa’dan Centre Pompidou ve Louvre, İspanya’dan Guggenheim Bilbao, İtalya’dan MAXXI gibi dünyanın önde gelen müzelerinin bulunduğu its 100 yılın en iyi 25 müze binası listeine ​​​​başardmeyi.

Hatırlatalım, 31 sanatçıyı bir araya getiren karma sergi ‘Maziye Bakma Mevzu Derin’, 31 Mayıs’a kadar OMM’da görülebilir.

Deja una respuesta

Tu dirección de correo electrónico no será publicada. Los campos obligatorios están marcados con *